Sevgili Yılmaz  Onay  benim  babamın teyzesinin torunu.  Ancak  ortaokul yıllarımız  dışında  yakın beraberliğimiz maalesef olmadı. ''Ağınlı   Dört Tiyatro Ustası '' isimli kitabımda Yılmaz’ı ve ailesini ayrıntılı bir biçimde anlatıyorum.

Yılmaz’ın babası  Cevat Onay,  Ağın’daki  Rüştiye Mektebi’nin kapanması nedeniyle  Rüştiye öğrenimini  tamamlayamamıştı. İş hayatına  köy imamlığı ile başlamış, daha sonra açılan  öğretmenlik sınavını  kazanarak 1928  yılında Mardin’e,  1931  yılında da  Gaziantep’in Üçkubbe köyüne öğretmen olarak atanmıştır. Dört kız bir oğlan çocukları ve annesi ile birlikte  büyük bir ailesi vardır. Çocuklarını  mutlaka okutmak istemektedir. Üçkubbe köyünde ortaokul olmadığı için ortaokul çağına gelen büyük kızını Konya’da öğretmen olan dayısının oğlunun yanına göndermiş, bir sene sonra bunun kalıcı bir çözüm olmadığını görünce, kızını ortaokulda okutabilmek için Gaziantep merkeze atanmasını istemiş ve sorunu böyle çözmüştür. Ancak arkadan gelen dört çocuğunun yüksek öğrenim yapmasını istiyor ve buna çözüm arıyordu. O yıllarda  Türkiye’de üniversite ve yüksek okullar sadece Ankara ve İstanbul’da vardı. İlkokul öğretmeni olarak oralara atanması imkansızdı, fakat bu konuda bir şansları vardı. ''Kırklı yıllarda yaşamı değişen ve değiştiren Ağınlıların Öyküsü'' isimli kitabımda yazdığım gibi hemşerilerine elinden gelen tüm olanakları kullanarak yardım etmek isteyen  bir insan, DDYY genel müdür  yardımcısı Vehbi Çoker vardı. Cevat Onay onunla görüşerek 1944 yılında öğretmenliği  bırakır ve memur olarak Ankara’ya gelir. Ankara’da ekonomik koşullar Gaziantep’e göre çok daha zordur, ama onlar bunu göze almışlardır. Erken yaşta evlenen en büyük kızı  hariç diğer dört çocuğunun yüksek öğrenim yapmasını  sağlayarak Cevat Onay amacına erişmiştir.

Gelelim bu olayların Yılmaz Onay’la  bağlantısına. Yılmaz’ın çok başarılı bir lise öğrenciliği vardı. Ancak tiyatro tutkusu nedeni ile liseyi bitirdikten sonra Konservatuara gitmek istiyordu  O yıllarda en gözde meslek  inşaat mühendisliği idi. Babası Yılmaz’ın inşaat mühendisi olmasını istiyordu. Yılmaz, babasının bütün çocuklarını okutmak için yaptığı fedakarlığa  saygı duyması sonucu olsa gerek, istemeyerek de olsa, zor bir sınavla girilen İstanbul Teknik Üniversitesi’ne girmiş ve başarıyla  bitirmiştir. Yılmaz’ın ortaokul ve lisede yabancı dili İngilizcedir. Üniversitede iken kurslara giderek Almanca öğrenmeye çalışmıştır. Bütün bunları anlatarak bir yere varmak istiyorum:

Yılmaz’ın tiyatro tutkusu hiç sönmemiş, artarak devam etmiştir. Bunu üniversite öğrencilik yıllarında da görüyoruz. Genç bir mühendis olarak, 1959 yılında IASTE  ve 1961 yılında DAAD burslarını kazanarak gittiği Almanya’da hem tiyatro tutkusunu geçekleştirmiş, hem de Almancasını geliştirerek Brecht’i daha iyi anlayıp yorumlayabilmiştir. Mektepli  değil, tiyatroya tutkulu bir şekilde bağlı, alaylı bir  tiyatrocudur Yılmaz. Bu tutkusunu rahatsızlığına rağmen sonuna kadar sürdürebilmiştir.

TÜBİTAK’ta görev yaptığım 1993 Mayıs ayın da, bitişiğimizdeki Şinasi  Sahne'sinde bir oyun sahneleniyordu. ''Yanar Elleri''. Oyunun yazarı Nihat Asyalı, yöneten Yılmaz Onay, oynayan Rüştü  Asyalı. Üçü de Ağınlı. Günlerce bu olayı öğlen yemeklerinde gündem maddesi yaptığımı, arkadaşlarıma “Var mı böyle bir  belde?'' sorusunu sorduğumu çok iyi hatırlıyorum. Çok gurur duyup öğünmüştüm.  Bunun sonucu olarak  tiyatroyla hiç ilgim olmamasına rağmen bu üç ustaya Rüştü  Asyalı’nın uyarısı üzerine Nurhan Karadağ ustayı da ekleyerek ''Ağınlı  Dört Tiyatro Ustası'' kitabını  derlemiştim.  

 

Yazan :Doçent Dr.Cezmi Güner Omay - Emekli Tuğgeneral, Yazar, Öğretim Görevlisi, Araştırmacı

Tarih : -
Yazı kaynak linki: -

Bu yazıyı PDF formatında okumak için tıklayınız.

 

Ana Sayfa       Yaşamı       Yapıtları       Yazıları / Söyleşileri       İşçi Kültür       Hakkında Yazılanlar / Anılar       Galeri       İletişim